Milyonlarca özel sektör çalışanını yakından ilgilendiren bir karara imza atan Yargıtay, istifa öncesi diğer bir iş ayarlamanın yasaya tutarsız olmadığına hükmetti.
Bursa’nın İnegöl ilçesinde özel bir şirkette çalışan İ.K., net 2 bin 500 TL maaş alırken banka hesabına bin 750 lira yatırıldığını, kalan kısmının elden verilmesine itiraz etti.
Sigorta priminin aldığı maaşın altından yatmasının adaletsizlik olduğunu öne süren İ.K., noter kanalıyla istifa etti. İş Mahkemesi’nin yolunu tutan İ.K., sigorta primlerinin ise bankaya yatırılan kısım üzerinden beceriksiz ödendiğini, artı egzersiz ve devlete ait tatil günlerinde çalışmalarının olduğunu, karşılığının kendisine ödenmediğini ve İş Kanunu madde 24/2/e hükmü uyarınca meslek akdi haklı sebeple feshettiğini, sanık tarafça ihtarnamede belirli süre içerisinde herhangi bir ödeme yapılmaması üstüne işçilik alacaklarının tahsili hedefiyle dava açıldığını dile getirdi.
İnegöl İş Mahkemesi, davanın kısmen kabulüne, kıdem tazminatı talebinin reddine, yüzde 15 hakkaniyet indirimi ile fazla alıştırma ücretine, yüzde 15 hakkaniyet indirimi ile ulusal bayram ve genel tatil ücretine hükmetti.
Mahkeme; davacının davalı iş yerinde çalışmakta iken ulus kurumuna atanmak üzere hazırlık işlemleri yaptığı, atanmasına ilişkin sürecin kesinleşmesi üstüne iş sözleşmesini haklı sebeple feshettiğini ifade etmiş ise de gerçek iradesinin diğer kurumda egzersiz olgusu olduğu sabit olmakla davacının kıdem tazminatına hak kazanamayacağına dikkat çekti.
Duruşma kararını keza davacı hem de sanık avukatı istinafa götürdü. Bursa Alan Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi, tarafların istinaf başvurularının esastan reddine belirlenmiş olmak üzere karar verdi. Kararda, ‘Davacının gerçekteki meslek akdinin fesih gerekçesinin memuriyete devretmek olduğu anlaşılmakla kıdem tazminatı talebinin reddi yöntem ve yasaya uygun bulunmuştur’ gerekçesinde bulunulduğunu, yine artı çalışma alacakları konusunda istinaf incelemesinde bordroların imzalı olması nedeniyle bordrolar detaylı olarak incelenmeden hüküm tesis edildiğine kanaat getirdi. Benzer işyerinde çalışan diğer bir işçinin istinafını değerlendiren Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi, işçilerin kötü niyetli olmadığına hükmetti. Kararı şikayetçi emekçi temyiz edince devreye Yargıtay 9. Hukuk Dairesi girdi.
Emsal nitelikte bir karara imza atan Daire, istifa eden işçinin diğer bir iş ayarlamasının fena niyetli olmadığına uyarı çekildi. Kararda şöyle denildi:
“Fesih için haklı sebepleri bulunduğunu iddia eden bir işçinin, muhtemel fesih tarihinden sonraki işsizlik sürecini ve geçim koşullarını nazara alarak, fesihten önce başka bir işe başvurmuş olması ve bu başvurusunun kabul edilmesinden daha sonra, iş sözleşmesini feshetmesi, işverenden kaynaklanan haklı fesih olgusunu ortadan kaldırmayacağı gibi bu feshin kötü niyetli olduğu sonucunu da doğurmaz. Zira burada fesih iradesinin doğduğu anda yok de sonradan açıklanması, mantıklı kabul edilebilir insanî kaygılardan kaynaklı olup, işvereni zarara uğratma kastı da bulunmadığından, hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilmesi uygun olmayacaktır. Hülasa; haklı fesih sonucunu doğuran sebepler işverenden sadır olup, şikayetçi işçilerce bu adalet fiilen yeni işe başlanılmasından evvel kullanıldığı gibi fesihten önce meslek başvurusu yapılıp kabul edilmesinden daha sonra kullanılmasının da akılcı makul insani kaygılardan kaynaklı olduğu anlaşılmıştır. Bu hakkın dürüstlük kuralına aykırı kullanıldığının kabul edilmesi hakkaniyet ve hak ilkesi ile de bağdaşmayacağından, uyuşmazlığın Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi’nin kararı doğrultusunda giderilmesine karar verilmiştir.”